Thursday, November 02, 2006


















Halk arasında “jetonlu atari” ve “ayaklı atari” diye de bilinirler. Atari salonları zamanımızda koltuğu internet ve playstation kafelere kaptırmış ve yok olmuştur. Jetona verecek parası olan çocuklar sayısız jeton alarak çılgınca oyun bitirirler, az jeton alabilen çocuklar ise daha önceden bildikleri ve rahat oynadıkları oyunları tercih ederler. Zaten atari salonlarında en büyük olay ve amaç tek jetonla maksimum süre harcamaktır oyunun başında.

Bazı hit oyunlar:

Cadillacs and Dinosaurs:
Çocukların çoğu bunu “Mustafa” adıyla bilirler, çünkü en çok tercih edilen karakterlerden birinin adı mustapha’dır. 4 karakter vardır, esas adam Jack, ayı gibi bir adam olan Mess, hatun karakter Hannah ve Mustapha. Jack kimsenin şeyinde değildir, esas adam çocuklar için her zaman Mustafa olmuştur. Bu oyunda delice adam dövmenin zevkine varılır. Adam dövmekle yetinilmez, bolca dinozor da dövülür. Her bölüm sonunda bi adet “boss” dediğimiz güçlü bi düşman gelir. İkinci bölümden sonra bu boss’lar abartı derecede güçlü ve hızlı olurlar ve jetonlar su gibi gitmeye başlar..







Punisher:
Marvel Comics karakterlerinden Punisher ve Nick Fury’i yönetebildigimiz hunharca adam dövme oyunudur.

Final Fight:
3 tane adamı seçebildiğimiz bu oyun, beat’em up tarzı (cadillacs and dinasours ve punisher gibi ilerleyip adam dövdüğümüz) oyunlardan biridir. Türkler bu oyunda yine “Mustafa” durumunda olduğu gibi karakterlerden birinin adını oyuna vermişlerdir ve bu oyundan “haggar” diye bahsedilmiştir.

Moonwalker:
Michael Jackson patlama yaptığında hemen atari oyunu üretilmiştir. İşte o
oyun budur. Beat’em up’tır. Özel haraketi yaptığımızda ekrandaki herkes Michael ile birlikte dansetmeye başlayıp buharlaşır.

Pang:
Delice balon patlatılan bi oyundur. Bilmeyen yoktur. Her bölüm daha da zorlaşır. Ne yapması gerektiğini bilenler başarıyla oynarlar bunu.




Snow Bross:
Çip çip çip çip çip efektiyle manyak gibi rakiplerine kar atan 2 tane ucubenin serüvenleridir bu. Genelde kızlar oynar. Her bölümde bir cinlik vardır, o cinlikleri bilenler rahatça bitirirler bu oyunu.




Street Fighter:
“aduuket” “haaryuken” “taygıraparkat” gibi ne olduğu belirsiz embesil terimleri kafamıza kazımış hatta bu terimleri cümlede kullandırtmış olan bir oyundur bu. Ömründen çalmıştır insanların.. “abi tam bitiriyodum alekspu yaptı son anda” diye konuşan insanlar yaratmıştır..

Mortal Kombat:
Bu oyun küçük psikopatlar yetiştirmedeki başarısı ile unutulmazlar arasına girmiştir. Hayatının en verimli çağlarında kelleler koparan , fatality’ler yapan yüzlerce insan üretmiştir bu oyun.




-Bazı detaylar:

*Daha fazla jetonu kalmamış olan ve yenilmiş olan çocuklar, aletin jeton atıp devam edebilmemiz için “continue?” diye geriye saydığı o 10 saniye içinde koşup panik halinde jeton almaya çalışırlar. Panik halinde ceplerindeki son parayı jeton satan kişinin önüne dökerler, ama jetonu veren amca aynı heyecanı yaşamaz, o bezmiştir.. (Ağır ağır verir jetonu, “yemişim oyununu,yaş oldu elli küsür, hala atari salonu işletiyoz ulan” ifadesi vardır yüzünde..) Çocuk can havliyle son saniyede jetonu atıp oyuna devam eder.

*Kaybetmiş ve parası kalmamış olan çocuklar artık jeton alamayacaklarını bildikleri için o son 10 saniyeyi artis bi şekilde beklemeden giderler, ya da hızlıca tuşlara basıp 10 saniyenin çabuk geçmesini sağlarlar.

*Her atari salonunda “bu adamı senin için ben geçiyimmi abi” modeli çocuklar olur. Hiç bi zaman olumlu cevap almamalarına rağmen manyak gibi herkese bunu sormaktan çekinmezler. Yüzyılda bir olumlu cevap aldıkları durumlar olur, işte o an gerçekten bu çocukların sözünün eri insanlar olduklarını anlarız, çünkü aletin başına geçtiği o saniye içinde işini saniyeler içinde artist bi şekilde halleder ve rahatça o adamı sizin için geçer gerçekten de. Çünkü oyunu yemiş yutmuştur bu manyaklar..
*Yerde başkalarının düşürdüğü jetonları arayan ve gerçekten de günde en az 3 tane bulan şizofren model çocuklar da vardır.

*Çok az kişi
oyun bitirebilir ve o kişilere devmiş gibi bakar diğerleri. O kişilerin havası bi başkadır lan.. Zaman içinde ortamda isim yapmışlardır bunlar..

*Oyunlar yetkili kişiler tarafından açılıp içerdeki ayarlarla zorluk seviyesi artırılabilir, bütün oyunların zorluk seviyesini maksimum yapmamış olan çok az atari salonu vardır. Çocuklar ise böyle bir şeyden haberleri bile olmadan masum şekilde delice jeton harcamaya devam ederler.


*Bazı oyunlar kafadan jeton harcamak için yapılmıştır, abartı derecede zor ve saçmadır. Bu oyunlarda kimsenin hiç şansı olmaz, zaten çocuklar da zaman içinde o oyundan cacık olmayacağını anlayıp yanına bile yaklaşmazlar.

*Street Fighter , Mortal Kombat tarzı oyunlarda bi çocuk oynarken yanındaki arkadaşı sıkıntıdan olsa gerek boştaki kolda oynuyomuş gibi yapar takılır düğmelere falan basar. İşte tam bu noktada oynayan çocuk yenilmek üzeredir ve başarısızlığına bahane aramaktadır, böylece bomba lafı patlatır :

Basma olm herif azıyo!”…
pathetic














Eshot mu ?


Aranızda İzmir'de yaşayan arkadaşlarımız vardır. Onlar anlatmak istediğimi daha iyi anlayacaklar. Anlatacağım şeyler İzmir ESHOT(açılımını hala bilmemekteyim elektrik su hava ile başladığına inandığım kelime) otobüsleri hakkında. Adamlar tamamen trafiğin hakimleridir, mutlak monarşi. Yolun ortasından gitmek gibi takıntıları vardır. Şimdi de otobüslerin içlerinden bahsedelim. Öncelikle, koltukların üzerlerinde kesinlikle kalemle yada bıçakla kazınmış isimler, telefon numaraları ve bunun gibi bazı yazılar bulunur. Ortada, otobüsün dönerken denge kurması için yapılmış platformumsu şeyin direkleri çoğunlukla yokedilmiş(artık nereye gidiyosa), orasını yolcuların uzak duracağı, "yok abi orda tutunamazsın düşersin" diyeceği bir yer haline çevrilmiştir. Şoförlerin dilleri müthiştir ve bazı takıntıları vardır. Öncelikle kapının önünde durmak yapacağın en büyük hatadır. Küfürü kesin yersin anlayacağın... "İLERLEYELİM!", "SAĞLI SOLLU" çığlıkları, müşteri sayısını otobüs kapasitesinin on katına çıkarma gibi takıntıları mevcuttur.İkinci olay ise, ki bu her şoför tarafından verilen bir tepki değildir, "Usta burdan geçer mi?" sorusuna verilen yanıttır. "Birader görmüyo musun yazıyo orda ne yazıyosa ordan geçiyo işte" gibi bir cevap alırsın genelde. Kaza anlarında otobüsü orada bırakıp gitme gibi eğilimleri vardır. Valla ne diyeyim, hala onlarla uğraşana geçmiş olsun...
peace
Bugün çok sıcak bir kaliforniya günüydü.Sabah çılgın saatimin bağrışlarıyla uyanmamla direk korn fileks tabağına yönelmem bir oldu.Ama önce kapının önünden "Deyli Los Encılız" gazetesini aldım.Bugün çok önemli bir gündü "Kaliforniya Pezevenkleri"nin maçı vardı.Bütün Sen luiz koleji olaraktan o maçta olmamız lazımdı.Vurucu Sıtiv en büyük favorimdi kartları hala çatıda bulunmaktadır.Bemeksime bindiğim gibi mayklara gittim.Mayk çok sıkı bir Pezevenk taraftarıydı.Eve girdiğimde annesi kurabiye yapmıştı.Aman tanrım Maykın annesi çok iyi kurabiye yapıyordu.Daha sonra Maykın köpğeği meks geldi onuı gezdirmemiz gerekiyordu bayan simit bize bunun için tamı tamına 4 papel veriyordu.Meksi 3 blok ötemizdeki margarita parkında gezdiriken 3.sınıfdan bu yana aşık olduğum Amanda Amanı gördüm.Gerçekten çok sıkı bi kızdı ve bizim kolejin en favori kızıydı.Fakat o lanet olası Geri Tamız ile çıkıyordu.Geri kolejin en havalı çocuğuydu üstelik amerikan takımı kaptanıydı.Amandayı kazanmalıydım onu bi şekilde elde etmeliydim dostum!Gözlerimi ondan alır almaz meksi eve bıraktık ve akşamki Pezevenklerin maçı için odaklandık.Bahçede birbirimize top atarak kendimizi tatmin ediyorduk.Ve yine Maykın babası gelmemişti.Bu onu çok üzüyordu.Milvakide iş toplantıları,Cörzideki ihaleler,Vegasdaki partiler derken çocuk babasızlıktan bitap düşmüştü!
Saat 19piyem olmuştu.Pezevenkler maça gerçekten hazır gibiydi.Hat daklarımızı yedikten sonra maçı izlemeye koyulduk.En favori oyuncum Vurucu Sitiv de maçtaydı aman tanrım inanılmaz bir andı.Cart Curt vs. derken maç bitti..Pezevenkler,Atlanta Göteleklerini 8-1 yenmişti.
Bundan sonra yapmam gereken tek şey Amanda Amanı kazanmaktı.Onunla çıkmalıydım.3.sınıfdan beri ona aşıktım ve bunu ona okul balosunda açmalıydım...
TU Bİ KOMTİMYUT...

synn a.k.a. Epıl şampu-okulun en luzırı

sakızlar ve bizde bıraktıkları








bu sakızlar bana hiç bir şey ifade etmiyor diyen adam bence adam değildir.bizim bu konuyla vermek istediğimiz mesaj : sakızlara karşı daha duyarlı olmalıyız,gerekirse bir birey olarak görmeliyiz sakızları,yeri gelince sohbet bile etmeliyiz.çünkü bizim zamanımızın efsane sakızları artık marketlerde yerini kaybetmeye başladı.eğer birisi sulugöze, tipitip e sahip çıksaydı bu gün onlara ulaşmak çok daha kolay olurdu.evet bu yazı dizisinin amacı budur.ayrıca sakızların yere atılmamasını düşünüyoruz.ayakkabıya yapıştımıydı insanın ömründen ömür yiyro ve bu içten içe yeni nesilin sakızdan soğumasına sebep veriyor olabilir.olmayadabilir.bu arada yer vermek isteyipte yer veremediğimiz turbo,mini,cola,party gibi sakızlardanda özür diliyoruz.






escape artiz












Şıpsevdi: Şıpsevdi çocukluğumun en gözde sakızlarından biriydi . Annanemden aldığım bozuk parayla bakkalın yolunu tutarken aklımda hep şıpsevdinin o leziz, ısırdığında ağzına akan sulu tadı olurdu. Küçük ve hafif tombul olması sevimli kılıyodu Şıpsevdiyi. Türlü tatları vardı limon, çilek, portakal.. Ama hiç bi zaman kardeşim gibi görmedim. Niye derseniz bence emo sakızıdır şıpsevdi. İçinden çıkan kağıtta aşk'a dair yazılar olurdu hep. Yannız bu aşk yazılarının altındaki ingilizce açıklamalardan öğrendiğimiz ingilizce kaydadeğerdir. Şıpsevdiyi çiğneyip tadı bittikten sonra her zaman yenisini isterdi canım. O derece ballı bi sakızdı yani.






yunusowic












Sulugöz: Sulugöz hayatın ta kendisidir.Yeri geldiğinde acı yeri geldiğinde ise tatlıdır.Ekşi kısımda sakızı üreten firmaya küfürleri sıralarken tatlı hale dönüşünce kendinizi firmaya övgü dolu sözcükler sarfederken bulursunuz.Önce sert ve ekşi olan sakız nasıl olurda biraz çiğneyince yumuşak ve tatlı bir hale dönüşebilir demi ama.İşte bu da zorlukların üzerine gidildikçe üstesinden gelinebilceğinin şu hayattaki en güzel örneği.Hayatı bu denli güzel özetleyen bir sakız umarım emo lara malzeme olmaz.





escape artiz




















Cicoz: Bu sakız hayatımda yer edinen en önemli sakızlardan biridir!!Çiğnedikçe küçülmesine ve tadının gitmesine rağmen wazgeçilmez bir tattır adeta o herkesler için!İçinden çıkan 3farklı renkteki topsu sakızlardan oluşan cicoz başlı başına aranan sakızlardan olmuştur bakkal raflarında.. Eğer şanslıysanız bir sakız paketinden 2aynı renkte topçuk çıkar.. o aynı renk topçuklar size daha da içten gelir.. Evet bn tadı gidince sakızımı atanlardanım ama cicoz size bir kolaylık da sağlıyor.bir pakette 3topçuk işte daha ne olsun! Hatta o kadar sizden biri ki bu sakız eğer elinizle açmaya üşenirseniz bir topçuu ağzınız ve içerideki hawa arasına sıkıştırmak suretiyle çat diye patlatarak açabilir ve sakızı o saniye ağzınıza gönderebilirsiniz..En çok bahsi edilmesi gereken ve sulugözden sonra en çok zewk alınacak sakız tartışmasız cicozdur..Adeta bal gibi bal bal :)
e.pac























Wall: Bu yazı dizisini yazcağımız zaman wall unda burda yer alması gerektiğini düşünmüştüm.Çünkü geçmişimize bi dönüp baktığımızda büyük bir yeri varmış gibiydi.Bu sakızın içinden duvar yazısı motifleriyle çıkartmalar çıkardı.Bu çıkartmaları tam hatırlamıyordum.Çocukluğumda tuttuğum defterlerden birinde bir tanesini buldum.Alabildiğine salakça bi çıkartmaydı.Wall dan tiksinmem 2 saniyemi aldı.



escape artiz





















Tipitip: Birgün yolda karşıma bir cin çıksa ve dile benden ne dilersen dese 3 dileğimden biri elebette Tipitip sakızı olmazdı ama yine de sakızlar arasında benim için önemi büyüktür. Eğer bugün ülkemizden bi Umut Sarıkaya, Serkan Altuniğne, Yiğit Özgür, Ersin Karabulut, Yunusowic gibi mizah gücü gelişmiş çizlerler çıkabiliyorsa bunda Tipitip'in emeği çoktur. Bize bir yandan lezzetli sakızı tadını bir yandan güldüren, bazen düşündüren karikatürleri bir arada sunan başka bir sakız var mı bu alemde sorarım sizlere. Tabiki yok, tipitip gibisi gelmedi ve gelmeyecek. Canımsın Tipitip balımsın Tipitip. (burdan Tipitip'e ve onu karikatürlerinde yalnız bırakmayan karısına selamlarımı sunuyorum)

Yunusowic





















Gel gelelim damla sakızlarına, şu tadı olmayan sakızlara. Varoluş nedenlerini hala çözemedim. Özellikle sert yapılıyolar ve çene kaslarını parçalamaya yarıyorlar. Hem tadları olmayan, hemde anatomiye zarar veren bu sakızlar neden kullanılıyor hala anlamış değilim. Ayrıca bunların reklamları için de bir yığın para ödeniyor. Traktörlü tipler, "huuuuuu" diyen köylüler ve bunun gibi efektimtrak şeyler sadece para kaybı gibi. Bunun yanı sıra hepsinin şekilleri aynı, ince uzun ve çift şeritli. Sanki size "damla sakızları sadece bunun gibi yapılır" dercesine. Sonuç olarak tadı olmayan sakıza sakız demiyoruz ve damla sakızlarına özürlerimizi sunuyoruz. damla sakızı diyerek içine tatlandırıcı koyan(ama cidden tatlandırıcı, damla sakızlarında da tatlandırıcılı yazıyo ama tatlandırıcısı yok) sakız firmalarını tebrik ediyoruz, akıllıca...
Peace

Teksas Katliamı


Teksas Katliamı bence şu aralar sinemada gösterimde olan en denyo, en gereksiz filmdir. Film 5 gencin Teksas'a çılgınlarcasına eğlenmek için tatile gitmeleriyle başlar. Yolda arabalarına aldıkları bir kız .mından çıkardığı bi silahla kendi beynini uçurarak intihar eder ve olaylar başlar. Düyanın en garip kasabasında yardım arayan bu 5 gencin başına gelmedik olay kalmaz. Dayak yerler, sırtları baltayla yarılır, bacakları elektrikli testereyle kesilir, sırtlarından kancayla tavana asılırlar falan. Film boyunca aklınıza gelicek türlü vahşet, kanlı sahne yaşanır. Afişinde Testere Geri Dödnü yazısını görüp Testere 3 sanarak büyük hevesle gittiğim film böyle saçmasapan kanlı, psikopat bi film çıkınca bunun üstüne bi de hiç korkunç bi film olmayınca sinemaya verdiğim 5 milyonun boşa gittiğini anladım. Tabi sonuna kadar izledim filmi. Bi kaç gün filmin etkisinde kaldıktan sonra filmdeki katilin gerçek olmadığına kendimi inandırdım. Bundan sonra para verip korku filmine gitmemeyede söz verdim kendime lan.
Yunusowic

Heves Ettik


gecen nette duruyorum...baktımki sıkıntıdan ölünüyor nette tüm gün durunca.derken blog işine girmeye heves ettim.akabinde bunu nette online olan bir takım insanlara belirttim.onların da heves etmelerini sağladım.malum bu iş heves etme üzerine kurulu olduğu için bu blog sadece bu yazıyla da sınırlı kalabilir, 100 mesajlık bir hale de bürünebilir.bu blogun özelliği de çok sayıda insanın yazacak olması olmalı diye düşündüm.yani en azından kimse okumazsa kendimizi okuyabilelim diye düşündüm.konularda da sınırlama olmasın istedim.bu blogda konular sinema,müzik,çizgi roman gibi konular olabililir.ama olmayadabilir.böyle bişey düşünmedim.özet olarak çok pis heves ettik.